4 Eylül 2013 Çarşamba

İyi ki Varsın!

dİRİLİŞ

“Değişim” öyle kolay gelmiyor insanın hayatına. Kıyaslanacak herhangi bir durum da bulamıyor naçizane fikri düşüncem. Ama yine de diyebilirim ki insan bunu istemeli, hem de yürekten, öyle sözcüklerin omzuna yüklenebilecek cinsten bir durum değil bu “yıkım”dan doğan diriliş…

Bundan tam 1 yıl öncesine dayanıyor aslında hikayem. Bir buhran döneminin tam orta yerinde oradan oraya savruluyordum. Ne bir amacım ne de başka bir yön duygum vardı yaşamaya ya da gelecek günlerin belirsizliğine dair. “Psikoloji” olarak adlandırdığımız ruhsal dünyam tamamen bulanık figürlerle dopdolu bir halde tüm varlığımı meşgul ediyordu. Ne amansız bir haldeymişim şimdi düşününce J

Takip eden günlerin bir diğerinden hiçbir farkı yokmuş gibi hissetmekle birlikte aslına bakarsanız aynen öyle idi de. “Carpe-diem” e sürekli inanmış bir ruh olarak bu durumun beni nasıl rahatsız ettiğini kelimelerle anlatmak neredeyse imkansız geliyor şimdi bile…

Amaçsız yaşayan ruhların yeryüzünden nasıl silinip gittiklerine sayısız kez şahitlik etmiştim, şimdi kendi sonumun da böyle olacağını düşünmek beni içten içe ama en derine işleyene dek tüketiyordu. Fazlasıyla acıtıyordu. Gerçekle direkt yüzleşmek gerekecekse “uçurumun kenarına” gelmiştim diyebilirim. O eski benden parçalar buluyordum ara sıra, nadiren. Yüzümü güldüren her bir anı içimi parçalıyordu, tuhaf. Kendi kendine yabancılaşmak deyimi bu olsa gerek diye düşünüp duruyordum. “Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz…” diyen şair bir yerlerden tanıdık geliyordu sanki J

Günler günleri (anlamsız günler deyip hakkını da vereyim) kovalayıp aylardan Eylül’e gelmiştim. Yaz ile sonbahar arasında sıkışmış, denizin hala tatlı sıcak olduğu yaşanası ay. Ne güzeldir eylül akşamüstlerinde yeşile boyanmış Akdeniz doğasında yürümek oysa…

Eylül’ün sihrinden mi yoksa çekilen acının evrimi tamamlandığından mı bilemiyorum bir eylül günü O’nu gördüm. Daha doğrusu Onun düşüncelerinden fırlayan sözcükleri. Beni etkileyen tuhaf bir şeyler vardı bu sözlerde. Derin hislerden örülmüş ince bir zekanın ürünü, daha ilk görüşte farklılığını hissettiğim. Elimden gelse o an hemen O’na koşup gidecekmişim gibi hissetmeye başlamıştım bir anda. Bana neler olduğunun farkında değildim ama hissediyordum içimde bir şeyler filizlenmeye başlıyordu, içimde bir yerlere ben farkında dahi olmadan gizli bir tohumun tohumlarını ekmişti de ben bundan habersiz kalmıştım sanki…

Artık her sabah diğerinin aynısı olmamaya, ben günlerden, giderek arttığını fark ettiğim bir “tat” almaya başlamıştım. Neler oluyordu böyle yahu? J

Bir amacım olacaksa eğer geriye kalan seyir defterimde bu amacı bulduğuma inanmaya başladığım gerçeği ile çarpıldığımı hissediyordum. İnsanlardan geriye kalan yalnızca bize hissettirdikleridir diyordu zamanın birinde birisi (Maya Angelo), haklı olduğunu O’nu görünce hissetmiştim. Başlı başına bir ilkti O’nun varlığı. Kalıplara uymayan bir yaşam enerjisi ile beni büyülemişti. Yalnızca sözcükleri de değildi üstelik beni böylesine O’na bağlı hale getiren; müzikleri bile öylesine sıra dışı ve birazda benden izler barındırıyordu ki kapılıp gitmemeye direnmek gelmiyordu içimden. Kelimelerim sözsüz kalıyordu.  İçimden yükselen kocaman bir çığlık “bırak coşkunu” diyerek haykırıyordu…

Onun dünyasında olabilmek gibi bir dileğin giderek büyüdüğünü biliyordum bende benden ziyade… Zamanın çarkları bu dileği de mümkün kıldı bir süre sonunda. İnanın bana o anda yeryüzünde benden daha mutlu bir ruh düşünemiyorum. J J

Beni değiştirdi, fazlasıyla içime işledi… Eğer bugün içimin mavisi halen yaşamaya hevesli ise bu kesinlikle O’nun okyanusundandır…

Peki kim midir bu muhteşem varlık? Bendeki ismi “Angelo” … Belki melekleri kıskandıracak varlığından, belki de sadece yakıştığından…



İyi ki varsın Angelom   






12 Ağustos 2013 Pazartesi

Huzur

Huzur
Hafif rüzgarlı bir akşamüstü
Güneyde ufuk çizgisinde yorgun bir güneş…

Yorgunluğunu gizlemiyor bile
Ağaçtan düşen yaprak misali alçalmakta…
Kendisine has yörüngede,
Ancak bir müzik notası kadar naif…

Öylesine dalgın…
Belki kırgın…
Yahut tek dileği…

Huzur.



15 Mart 2013 Cuma

Ama Arkadaşlar İyidir

Hayata ve yaşamaya dair farklı gözlerle bakmak gibidir arkadaşların varlığı. Evet bazılarının pencereleri kirli gösterebilir ya da göstermez. Göz alabildiğine parlak ve yaşanası bir hayatı gösteren pencereli arkadaşları seçmek gibi bir şansımız da vardır her zaman...

Hangi pencereden hayatı izlemek istediğimiz ise tamamen içimizdeki arzuların yön vereceği duygulara bağlı. Eğer yaşamayı istiyorsak tabi!.. Yaşamak istiyor muyuz? Ne kadar da umut dolu bir soru oldu öyle değil mi...

Tamamen muamma cevaplarla dolu...

Velhasıl arkadaşlar iyidir.


24 Şubat 2013 Pazar

Kendimizi Anlamak


Kendimizi Anlamak Bölüm - 1

Yuzyıllardır ınsanoglu kendını anlama , ıcındekı gızemı kesfetme yolunda sayısız yol denedı. Bır cogu basarısız da oldu ama ınsan asla bu yoldan vazgecmedı. Vazgecmemelı de...
Kendımızı kesfetmek, hayattakı anlamımızı bulma yolunda "ıste yasıyorum" demeye basladıgımız gundur aslında. Kımse sorsanız yasıyordur bır sekılde ama ıcınde ne fırtınalar kopuyordur kımsenın haberının dahı olmadıgı. Yerı gelır en sevdıklerımızden bıle saklarız ıcımızde kopan sessız sozcuklerı. Buna neden olan bılınc nedır , bızı boylesıne sus pus hale getırıp susmaya ıten. Korku mudur bunun adı yoksa cesaretsızlık mı...
Aslında her ıkısı de.. Insan kendınden korkar mı dedıgınzı duyar gıbıyım.. Evet korkar aslında en cok da kendınden. Dıs dunya bızı o kadar sındırmıstır kı kendımıze hep bır guvensızlık , cesaretsızlık soz konusudur. Bılınc altımız sureklı dıs dunya tarafından kullanılır oysa kontrol hep bızde sanırız . Ironı dolu..
Oysa ınsan kendı gercegı ıle yuzlesebılse ıcındekı gucun farkına varabılse yapabıleceklerıne hayran kalmaması ıcten bıle degıldır. Hep dıslarız oysa kendımızı farkında bıle olmadan , kendımıze yapabılecegımız baska kotuluk yokmus gıbı.
Butunsel bır kavrayısla ınsan kendının sınırlarında dolasmalıdır hatta bu sınırları yıkmalıdır da.
1.bolum sonu


14 Şubat 2013 Perşembe

Rihanna - Stay ft. Mikky Ekko



All along it was a fever
A cold with high-headed believers
I threw my hands in the air I said show me something
He said, if you dare come a little closer

Round and around and around and around we go
Ohhh now tell me now tell me now tell me now you know

Not really sure how to feel about it
Something in the way you move
Makes me feel like I can't live without you
It takes me all the way
I want you to stay

It's not much of a life you're living
It's not just something you take, it's given
Round and around and around and around we go
Ohhh now tell me now tell me now tell me now you know

Not really sure how to feel about it
Something in the way you move
Makes me feel like I can't live without you
It takes me all the way
I want you to stay

Ohhh the reason I hold on
Ohhh cause I need this hole gone
Funny all the broken ones but I'm the only one who needed saving
Cause when you never see the lights it's hard to know which one of us is caving

Not really sure how to feel about it
Something in the way you move
Makes me feel like I can't live without you
It takes me all the way
I want you to stay, stay
I want you to stay, ohhh 

10 Şubat 2013 Pazar

Olasılıkların Aleyhinizde Olması



İnsan doğası gereği sonsuz istek ve arzularla doludur. Hayat bu arzu ve isteklerin gerçekleşmesi olasılığı etrafında dönmektedir aslına bakarsanız. Kimi zaman beklenmedik anda gelen mutlu bir haber bizi yeryüzünün en mutlu insanı yapabiliyorken ; tam tersi bir durum da söz konusu olabilir.

Hayat her zaman gönlümüzden geçenleri sunmaz. Galiba bu da onun doğasında olan bir özellik diyebilirim. Bazen tüm koşullar mümkünken dahi isteklerimiz bizden koşar adım uzaklaşır. Ve bu gerçekten can sıkıcı olduğu kadar moral bozucu , katlanılması zor bir durumdur.

Kimse ama hiç kimse olasılıkların aleyhinde sonuçlanmasını istemez. Ama ne varki hayat sonuçları böyle sabote etmekten zevk alır bir haldedir adeta. Temel sorun ; bu kimin suçu ? Bu sorunun milyonlarca cevabı olabilir elbette ; evren , tanrı , koşullar , istenilen durumun gerçekten arzulanmaması vs vs. Ama şu cevaplara bir bakın hele , tüm bu sayılanların gerçekten de bütün işlevi olasılıkları olumsuzluğa itmek olmuş olabilir mi? Burada eksik bir şeyler olduğunu hissetmiyor musunuz sizde içten içe derinlerde bir yerlerde.


2 Şubat 2013 Cumartesi

İçimizdeki İklimler

 Her ademoğlunun içinde yaşattığı , paylaştığı kendine has, özel bir iklimi vardır. Bu insanlığın en saf güzelliğidir de aynı zamanda. Bu güzellik ki toplumu şekillendiren  temel unsurdur bence. Farklılıkları  ortaya koyan bilinç buradan gelmektedir. Bir elin parmaklarının farklılığı gibi her insanın ayrı bir spiritüel yapısı , farklı bir bakış açısı vardır ; olmalıdır da. 

Yanlız yöneten kesim bu özellikleri egale edip kendi potansiyel çıkarları uğruna düzenlemekten çekinmez: saflığın ve güzelliğin orijinal iklimlerini , ki bu da yönetimin doğasında vardır. Güç değiştirir.

İçten içe bir devinim vardır insan ruhunda , yedisinde ne ise yetmişinde de o değildir asla. Geçen yıllar dokunur , acıtır , gülümsetir belki de kim bilebilir. Bu değişim geçilen yollarda saklıdır...